Soğukla yüzleşmeye 10 gün: ‘Çocuklar hasta, onları bu sefalet içinde kaybetmeyelim’
Kadir Bahadır – Ceren Deniz
HATAY –Maraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerin 10’uncu gününde birçok bölgede barınma ve ısınma sorunu devam ediyor.
Hatay’ın İskenderun ilçesinde 50 yaşındaki Selbi Biçer, oğlu, kızı, damadı ve yaşları 5-10 yaşları arasındaki 4 torunu ile kamyon brandasından yapılmış bir barakada yaşıyor. Tuvalin önünde yaktıkları ateşle ısınmaya çalışan ailenin çocukları da bu soğuğa dayanamıyor. Sarsıntı sırasında çıkan yangında ayağı yanan 6 yaşındaki Deniz Biçer’in yüzünde enfeksiyon nedeniyle yaralar oluştu. Soğukta ciğerlerinde nezle olan İsmail Biçer’de sık sık ateş ve kasılmalar oluyor. Akdeniz anemisi olan Ali Biçer’in vücudu bu hastalık nedeniyle daha da hassas. Sara’nın hastalığıyla mücadele eden Onur Biçer, sistematik olarak kullanması gereken ilacını bekliyor.
KAMYON EKRANINDAN KORUNMA
Selbi Biçer, deprem günü açıkta kaldıklarında kamyon şoförlerinden aldıkları brandalarla kendilerine yer açtıklarını belirterek, “Çocuk çocuklar, bu küçücük yere girip uyuyoruz. İçine girip bir baksan insan yaşamıyor derdin. Korkunç bir durumdayız. Hava soğuk, çadır yok. Branda her yerden rüzgar alıyor. Bayıldık. Burada 4 çocuğumuz var. Onları kurtarmaya çalışıyoruz. Birinin ayağında yanık var, bir hastalığa yakalanmış, yüzü kir ve tozdan alerjik hale gelmiş. Birisi her zaman soğuktan nöbet geçirir, birinin Akdeniz anemisi vardır ve birinin epilepsisi vardır. Sara’nın sol kolu ve ayağında felç var. İlaçlarından birini getirmişler, yurt dışından gelen diğer ilacı bulamıyoruz.”
‘BURAYA ASLA GELMİYORUM’
Yardımların dertlerine çare olmadığını söyleyen Biçer, “Küçük yardımlar geldi. Bisküvi, çamaşır, yiyecek, battaniye. Ama çocuklara kıyasla hiçbir şey bulamıyoruz. Pijamalarıyla soğukta öylece kaldılar. Ben bir kalp hastasıyım. İlaçlarım evde kaldı. Buraya çadır gelmez. AFAD diyoruz, çadır istiyoruz, ‘getireceğiz’ diyorlar ama getiren yok. Hava çok soğuk olduğunda brandamızın önünde ateş yakarız. Çocukların üzerine battaniye ve yorgan örtüyoruz ama yetmiyor. Evimiz yıkılmadı ama yanındaki evler yıkıldığı için eve gidemiyoruz, korkuyoruz.”
‘KÖPEĞİMİZ ÖLDÜ, YAVRU KALDI’
Selbi Biçer’in oğlu Mahmut Biçer, depremde ölen köpeklerinin yavrusunu biberonla beslerken, “Annesi öldü. Geriye sadece bu yavru kaldı. O da çocuklarımız gibi bakıma muhtaç ve zayıf. Ne yapalım, ölmesin diye süt veriyoruz. Çocuklar onunla oyun oynuyorlar. Annesiz kaldı, bari mutsuz olmasın. Bir köpeğimiz öldü, başka can kaybımız yok. Ama çocuklar hasta. Onları da bu sefalet içinde kaybetmeyelim. Evimiz depremde hasar gördü. Dışarıdan bakıldığında harap görünmüyor ama içine girdiğinizde her an yıkılabileceğini göreceksiniz. Arabada uyumak da dini değildir. Gece arabamı soymaya çalıştılar. Bardağı yarıya kadar indirdiler ama başaramadılar ve geri döndüler. Kendi imkanlarımız ile kurduğumuz çadırda 12 kişi ortada kalıyor. Isıtıcı da sağlanmadı. Yanabilir diye çadırda soba yakmaya da korkuyoruz.”